Her şey hakkında.

 Neredeyse iki ay oldu, her zaman geldiğim ya da kaçtığım şehre yerleşeli. Sanıyorum ki zorunluluk o durumu keyifli olmaktan çıkarıyor. Mutsuz muyum buraya geldiğim için? Hayır. Mutsuzluğumun buraya taşınmamla alakası olmadığını artık herkes biliyor. Zamanla alışıp severim Ankara'yı da :)

Bazen hayat gördüğüne bile inandırmaya yetmeyen şeylerle sınıyor seni. Bazen de yorgunluğunun en dibinde hatta batmak üzereyken bir titreme ile kendine getiriyor. Bir anda hiç yokmuş gibi ya da hiç bitmemişsin gibi gülümsüyor. -Detaylarherkesingöremeyeceğikadargizlenmişhalde-vedetaylargüzeldir.-

Her olan şeyi anlamlandırmak kimine göre saçma. Bence detaylar tam olarak burada karşımıza çıkıyor. Dümdüz yaşamak dışında ayrıntılarda mutluluğu aramak.. Mutluluk da çok göreceli bir kavram. Ben mutlu olmuyormuşum.. İnsanlar öyle söylüyor. Aksine benim mutluluğum sadece bana özel. Ve yoruma bile açık olmadan herkesin gülümsemesine sebep olan cinsten. 

Bazen çok korkuyorum. En çokta kaybetmekten. Gerisi pek mühim değil. Somut olan bir şeyi kaybettiğinde yerine yenisini koymak çok kolay lakin bahsettiğim o değil. Parmaklarım bile yazmaktan çekiniyor, öylesine büyük bir korku. -Ki bunu da beni tanıyanlar bilir.- 

Çok heyecanlanıyorum, ellerim titriyor ve ter basıyor. Kaçmak istiyorum. Daha çok yolun başındayım ama olmak istediğim yerde değilim. İnsanlar bu hayatlara nasıl adapte olup yıllarını veriyor anlamıyorum. Sevmediğin işlerde çalışmak, her gün işe mutsuz gitmek, karşındakine gülümsememek... Daha nicelerini yazarım buraya. Ama olmaz! Dünya rezil bir düzen içinde ama ben sabah altıda güne uyanıp güneş doğarken her ne kadar bazen sövsem de umutla dolduruyorum kalbimi. VE rezil hayatımın en azından mesai saatlerindeki kısmını gülümseyerek geçirmeye çalışıyorum.

Korktuğumda bileğimdeki dövmeye sarılıyorum. Ona bakıp geçtiğini hissediyorum. Yalnız olmadığımı benimle o anı yaşayıp sakinleştirdiğini biliyorum. Olmayan evime ya da odama belki de bölmeme dönerken babamı arıyorum.. Kayseri'deyken bu kadar konuşmazdı benimle, şimdi kapatmasam kapatmıyor telefonu. 

Herkese ve her şeye kızgınım. Bu yüzden olsa gerek kendimle bile anlaşamadığım bu dönemde kimseyi istemiyor ve almıyorum hayatıma. Uzun sohbetler edemiyor ve artık dinleyemiyorum. Belki de dinlemiyorum. Dinlesem ne ki? Hemen unutuyorum. Beynim uyarı veriyor. "Sadece önemli olan olaylar ve bilgiler" diye.  Kimse yanlış anlamasın. Size önemsiz demiyorum. O kadar bile kategorileştirmiyorum. 

Ağzımın ayarını tutturamıyorum. Tamamen ayarsız bir deliye dönüştüm. (Mesai saatlerimde kalan akıl parçalarımla idare ediyorum. O zamanlarda çok akılıyım). Kalp kırmaktan utan be Selin! Gerçi bu yeni bir şey değil. Sanırım hep ayarsızdım. Bu çok kötü bir durum.

Ayarsız mutluluk ve sevinçlerden sonra şimdi de ayarsız mutsuzluk ve en çok da özlem.

ÖZLEMEK... Bok gibi bir his. En büyük sınavım bu olsa gerek. Hayatta bu kadar zorlandığım nadir anlar vardır. 240 öncesi en zoruydu. 

Hala nasıl hayatta olduğumla alakalı bir fikrim yok. Ve neden ölemediğimi de anlamıyorum. Yaşamayı hak eden ve gerçekten yaşamak isteyen bu kadar insan varken neden onlar değil de ben yaşıyorum bilmiyorum. (Biliyorum)

Hiç sanmıyorum ama eğer o kadar yaşarsam 30 yaşında emekli olacağım :) Emeklilik huzurlu yaşamaktır. Artık çalışmak zorunda olmadığın bir hayat emeklilikse neden hala bu kadar emekli çeşitli alanlarda geçim derdinde? Kavramlar artık bu ülkede anlamı kaybedip yenileniyor. Yeni tanımlar ve anlamsız kavramlar. (İçimdeki yaşlı neneye dur diyemedim ve içimden dövüşmen guzum dedim)... 

Emekliliğim.. Sahil kasabasında Özlem Tekin gibi bir hayat yaşamak sanırım. Ama ben o kadar büyümem. Kadın muhtar azası oldu. Çiftliği de büyütmüş. Ben tek dönümlük arsada kendimle yaşamaya niyetliyim. Kesinlikle büyük konuşmuyorum ama ben ne zaman ağzımı açsam tam tersini yaşıyorum. Bu yüzden hala Ankara'da olduğuma inanmakta güçlük çekiyorum. Çünkü babamı bilirsiniz.... Kızını dizinin dibinden ayırmazdı... 

Son olarak evlilik üzerine de bir şey yazmam lazım. EVLENMEYİN. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar