Ben çayı zaten hiç sevmem.

 Herkesin yarası farklı. 

Kimse kimseyi anlamak istemiyor ve saçmalıklarla dolu bir yaşama dönüşüyor ruhsuz bedenlerin günleri... 

Ben ölmek nedir diye düşündüğümde somut bir örnek arıyor ve aynaya bakıyorum. Hayat dolu bakan ve hep umudu olan, enerjisi hiç bitmeyen, kahkahalarıyla insanları düşündüren kızı kaybetmiş görüyorum. Kendi çerçevemden bakıyorum. Farkındayım.. ben bile artık kimseyi anlamak istemiyorum.

Her zaman dile getiriyorum belki ama gerçekten yorgunluğumu gözlerimde görüyorum. Ruhumdaki tükenmişliğin de sebebini yorumladıkça her geçen gün daha fazla derine iniyorum.

Derinlik...

Koca bir boşluk.

Geçen günlerde her ne kadar kızsam da kendisine, babama teşekkür ettim. Korkak bir kız çocuğu yetiştirmediği için. Tüm zorluklara göğüs geren, engelleri tek başına aşan ve yalnızlıktan korksa da bununla baş edebilen bir birey olmama sebep olduğu için. 

Sanıyorum ki yalnız büyüyen, bir başına olan her insan böyle oluyor. İstisnalar tabii ki var. 

Bir başınalığı kabul etmeyenler. 

Her zaman birine ihtiyaç duyup, bunu ret edenler. 

Asla sokağa tek çıkmayan ve her zaman hesap vermek zorunda kalanlar.


Ayarsız sevgi körleştirir. 

Tek ruha sahip çift olmuş bedenlerden bahsetmiyorum. Yanlışlık olmasın. Ben farklı bireyler olup, birbirine muhtaçmış gibi davrananlardan söz ediyorum. Fazla çirkin. 

beni tanıyorsan kimden bahsettiğimi anlamış olman lazım. :)

Ha bu arada doğru insan diye bir şey yok. Yanlış zamandaki insanlar aslında doğru zamandadır ve en iyi eşleşme için buluşmuşlardır. 

Farkındalık diyorum ben buna.


Neyse. En nihayetinde çayı şekersiz içsem de ben de bazen kaç şeker diyen birini arıyorum. Ama bazen!

Yorumlar

Popüler Yayınlar