4.EVRE

Korktuğum ne varsa başıma geliyor. Kaybetmemek için ne kadar direnirsem o kadar kayıyor ellerimden. Tuğlalarını tek tek kendim yapıp dizdiğim bu duvar sallanıyor ve üzerime bir enkaz gibi çökmeye hazırlanıyor.

Güneş daha şehri yeni aydınlatmaya başlamıştı o gün ve ben en çaresiz halimle o kıyıya yürüyordum. Seninle oturduğumuz otelin cafesini gördüm. Zaten kaçmak isterken o an yeniden yakalanmıştım. İşte tam o anda vazgeçmiştim her şeyden. Merdivenlerden aşağı inerken kayalıkların en yoğun olduğu yeri seçmiştim kendime. Kararlıydım. Yanına gelecektim. Çok özlemiştim seni ve daha fazla katlanmak istemiyordum.

Ta ki bir ses mandalina yer misin diye sorana kadar... 

Şimdi ne düşünüyorum biliyor musun? Daha fazla acı görmek için o sese kulak asmışım. Kalıp, yıllarca arkamda olduğuna emin olduğum dağın yıkılışını izlemem de gerekiyormuş. Ben o dağa çiçeklerle yürürken, toprak çiçeklerimi çürütüyor. 

Benim başıma gelse -keşke ben seçilseydim- her şey daha kolay olurdu. Ben alışkınım savaşlardan galip çıkmaya, hastane koridorlarında iyi olacağına emin olmaya. Daha yaşamam gerektiğine kendimi ikna etmem ne kadar kolaysa, şimdi beni ayakta tutması gerektiğini ona anlatmam o kadar zor. 

Korkuyorum.

Ama şimdilerde kendimi daha güçlü hissediyorum. Tabii ki ağlıyorum. İçimde biriktikçe zayıflatır beni biliyorum. Bazen duvarlara, bazen gökyüzüne bakarak konuşuyorum seninle. Çünkü sen her yerdesin. Bu korkunç çukurun içindeki aydınlığımsın ve beni sen anlarsın. 

Babamla tanışman için çok erken. 

Yine yazacağım. Ve bu blogun son yazısı, babam kanseri yendi olacak. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar